ÜÇ AYLAR
Mübarek aylar arasında, kulları ruhen ve bedenen Ramazan’a hazırlayan Receb ve Şaban aylarının ayrı bir önemi vardır. Receb ayı girdiğinde, “Allahım! Receb ve Şaban’ı hakkımızda mübarek eyle, bizi Ramazan’a ulaştır…” (Taberânî, el-Mu’cemü’l-evsat, IV, 189) şeklinde dua eden Resûlullah (sav), üç ayları sevinç içerisinde karşılamıştır.
RECEP
Receb ayının değerini yücelten önemli bir hâdise de Miraç’tır. Peygamber Efendimiz’in Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksâ’ya gittiğini ifade eden İsrâ, oradan da yedi kat semaya yükseldiğini ifade eden Miraç olayı bir görüşe göre Receb ayında gerçekleşmiştir.
ŞABAN
Hz. Peygamber Şaban ayı geldiğinde de oruç tutmaya özen gösterirdi. Çok sevdiği Zeyd’in oğlu Üsâme bunu fark etmiş, Şaban ayında tuttuğu kadar hiçbir ayda oruç tutmamasının sebebini sorduğunda Allah Resûlü’nden şu cevabı almıştı: “Bu ay Receb ile Ramazan arasında insanların gafil bulundukları bir aydır. Bu ayda ameller âlemlerin Rabbi olan Allah’a arz olunur. Ben de amellerimin oruçlu iken Allah’a sunulmasını arzu ederim.
BERAAT KANDİLİ
Peygamber Efendimiz, Allah’ın rahmetinin bu gecede ne kadar geniş olduğunu anlatmak için Hz. Âişe’ye: “Şaban ayının yarısına denk gelen bu gece Allah dünya semasına iner (rahmetiyle tecelli eder) ve Kelb kabilesinin koyunlarının kıllarından daha çok sayıda günahkârı bağışlar.” buyurmuştu. (Tirmizî, Savm, 39; İbn Mâce, İkâmet, 191)
RAMAZAN
Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır. “Öyle ise sizden Ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık Allah’ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir.“ (2/Bakara, 185.)
İTİKAF
Allah Resûlü, itikâfa giren kimsenin kazancını şöyle ifade etmiştir: “O, günahlardan uzak kalır ve kendisine (hayatın içinde) tüm iyilikleri yapan kimse gibi iyilikler yazılır.” (İbn Mâce, Sıyâm, 67)